Kırıkkale il olduktan sonra 17 Ağustos 1989’da ilk kez vali ile tanıştı. O tarihten bu yana 9 tane Valimiz, memleketimize hizmet etti. 9. Valimiz Yunus Sezer ise henüz görevinin başındayken, Kırıkkale tarihine adını altın harflerle yazmakla kalmadı, bundan sonra şehrimizde görev alacak Valilerimiz içinde çıtayı hayli yükseklere taşıdı.
Amacımız eski Valilerimi kötülemek veya hizmetlerini beğenmemek değil ancak Sayın Yunus Sezer’e kadar Kırıkkale halkının Vali anlayışı farklıydı. Bu zamana kadar gördüklerimizden olsa gerek Vali profilimiz; devlet törenlerinde yer alan, protokolde boy gösteren, şehirde çok çok büyük bir olay olunca Devlet ağırlığını gösteren kişilerdi. Ancak Sayın Valimizin göreve başlamasıyla birlikte bütün bunların yanı sıra geleceğe yönelik yatırımlar yapan, sportif ve kültürel faaliyetlerde bulunan, projeler ortaya koyan ve hayata geçmesi için çalışan, sahada projelerinin takibini an be an takip eden, turizm odaklı yatırımlar yaparak Orta Anadolu’da bir turizm kenti inşa etmeye çalışan, tarımsal faaliyetlerde ürün çeşitliliğini artırmak üzere girişimlerde bulunan, şehrin sorunları ile bire bir ilgilenen bir vali profili oluştu kafamızda. Şehirde ki uyuşturucu batağındaki gencimizden, mağdur vatandaşımıza, çiftçi amcamıza herkesin derdiyle dertlenen, işi için kaygı taşıyan bir Valiye sahibiz.
Böyle bir Valiye sahip olmak Kırıkkale adına çok büyük bir şans. Çünkü hem bugün hayata geçen yatırımlar Kırıkkale’ye katma değer sağlarken, hem de sonraki gelecek Valilerimizin kıyaslanacağı kişi hep Sayın Valimiz Yunus Sezer olacak. Halkın beklentileri yükseldikçe gelecek valilerimizin de verecekleri elbette yükselecektir. Buda yalnızca günümüz adına değil gelecek adına da Sayın Valimiz Yunus Sezer’in şehrimize verdiği katkıları katlayarak çoğaltacaktır.
Geçtiğimiz günlerde fetöcü bir yayın organı tarafından Sayın Valimize çirkin saldırılar olmuş Ayrıntı Gazetesi olarak bir yorum haberle bu saldırıları kınamıştık. Yorum haberimiz şehirde büyük bir yankı uyandırmış, sosyal medyada Kırıkkaleli hemşerilerimiz Valimize kalkan olurken, fetöye karşıda duruşunu bir kez daha göstermişti. Her ne kadar bazı yerel medya organları kendilerine de saldıran bu fetöcüye karşı nedendir bilinmez(!) sessiz kalmayı tercih etse de ilimizin en eski ve köklü gazeteleri, bazı internet medya organları devletimizden yanında, terörün karşısında duruşunu ortaya koymuş ve şehrimiz adına bu kadar hayırlı işlere imza atan valimize karşı bir fetöcünün kara propagandası karşısında dim dik durmuşlardır. Yine MKE Kırıkkalespor Kulübü Başkanı Fikret Karabudak Stadının adını Yunus Sezer Stadı olarak değiştirdiklerini açıklamış, Kırıkkalespor taraftarları ilk andan itibaren fetö yayın organına karşı tavrını net bir şekilde ortaya koymuştur. Bir kez daha gördük ki ilimiz spor camiası, bürokrasiden, siyasetten ve diğer sivil toplum kuruluşlarından çok daha hareketli ve hararetli şekilde Kırıkkale’den yana tavır koyarak, Kırıkkale için ne kadar önemli olduklarını göstermişlerdir. Bu duruşun siyasi oluşumlara, siyasetçilere, diğer sivil toplum örgütlerine de örnek olmasını diliyoruz.
Geldiğimiz noktada bir takım siyasilerin fetö siciline rağmen bu fetöcüye onca iş verip kaynak oluşturduğunu görüyoruz. Yine bütün siyasetçilerin bu olaylar karşısında sessiz kaldığına şahit oluyoruz. Özellikle hükümet kanadını oluşturan Cumhur İttifakının seçilmişlerinin ve siyasetçilerinin bir fetöcünün, devletin valisine karşı tehditleri karşısında sessizliklerine anlam veremiyoruz. 5 dönem milletvekilliği yapan ve Ak Parti sayesinde mükemmel bir kariyere sahip olan, artık bilgi, birikim ve tecrübeleri nedeniyle şehirde abi sıfatında olması gereken ve bu tür girişimlere anında reaksiyon göstermesi gereken Ak Parti Milletvekili her zaman ki gibi sessiz kaldığını izliyoruz. Ak Parti’den aday olarak seçilen il ve ilçe belediye başkanlarının Cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilen ve yaptığı hizmetlerle hem seçim bölgelerini kalkındıran hem de Ak Parti iktidarının hanesine artılar kazandıran Valimizi tehditlerine karşı sessiz kaldıklarını görüyoruz. Göreve atandığı ilk günden bu yana sık sık basın açıklamalarına ve diğer partilere karşı sataşmalarına şahit olduğumuz Sayın İl Başkanlığının bu olaylardan haberdar olmadığını düşünüyoruz. Çok değil bir buçuk ay sonra 15 Temmuz’un yıl dönümünde sosyal medya hesaplarından klavyenin verdiği rahatlıkla fetöye karşı her türlü kahramanlık sözlerini paylaşacak siyasetçilerin bu kadar açık bir saldırı karşısında sessiz kalmalarını neye bağlamalıyız?
Fetönün en güçlü olduğu dönemlerde fetö ile onca sorun yaşayan bir medya organı olarak ifade etmek isteriz ki, yaşanan son olaylar fetö ile mücadele hususunda bizleri endişeye sevk etmiştir. 2010 yılında Ayrıntı Gazetesi olarak fetöyü AB Kan gurubuna benzetmiş ve herkesten alır, kimseye vermez olarak nitelendirmiştik. Bu yazımız o dönem büyük yankı uyandırmış gazetemiz birçok tehdit ve saldırıya maruz kalmıştı. Vergi cezaları, ticari işlemlerimizde zorluklar, can ve mal güvenliğimiz üzerinden savrulan tehditlere karşı dim dik duran Gazetemiz, bu konu üzerinde birkaç yazıdan oluşan bir yazı dizisi kaleme almış ve fetönün bütün alçak yüzünü ortaya sermişti.
Geldiğimiz bu noktada fetönün uyuyan hücrelerini kısım kısım uyandırdığına tanık oluyor ve maalesef bunu gazeteci görünümlü fetö mensupları üzerinden hayata geçirdiklerine tanık oluyoruz. Evvela yurt dışına kaçan gazeteci görünümlü teröristlerin youtube gibi digital platformlardan yayın yaptıklarına, bu yayınlarda sürekli bir kaos ortamı arayışında olduklarına, devletin işleyen çarklarına çomak sokulmaya çalıştıklarına tanık olduk. Daha sonra gözümüzün önünde “mahrem imam” sıfatıyla gözaltına alınıp, “itirafçı” olduğu gerekçesiyle serbest bırakılan ve gazeteci görünümü ile yine dijital platformlarda yayın yapan bir kişinin tıpkı yurt dışına kaçan teröristler gibi davrandığına tanık olduk. Bu fetöcünün yayın organı incelendiğinde birçok konuda provakasyon amacı taşıdığı, devletin sevilen memurları, bürokratları ve siyasetçilerine karşı bir kara propaganda arayışına girdiği, bu davranışlarını gizlemek adına dini ve milli duyguları kullandığı çok net bir şekilde ortaya çıkacaktır. Ayrıca Kırıkkale isminin marka değeri üzerinden sosyal medya hesapları kurduklarına, bu hesaplar üzerinden yayın politikalarını geniş kitlelere yayma gayretinde olduklarını ve bütün bunları büyük bir sistem üzerinden sinsi sinsi hayata geçirdiklerine tanık oluyoruz. Bu yayın organlarının ulaştığı kitleler büyüdükçe cesaretlerinin de arttığı, niyetlerini daha açık bir şekilde dile getirdikleri apaçık ortadadır.
Devletimizin bu konuda hassas davranmadığını görüyor ve ülkemiz adına endişeleniyoruz. Daha dün fetö mahrem imamı olarak gözaltına alınan ve itirafçı olarak dışarıya çıkan bir kişinin onca provakasyon denemeleri, kara propaganda çalışmalarını görmezden gelirken bardağı taşıran son damla olan devletin valisini tehdit etme cüreti karşısında da Devletimizin hassas organlarının harekete geçmemesini şaşkınlıkla takip ediyoruz.
Fetö ve fetöcülerle mücadele metotlarının güncellenmesi gerektiğine inanıyor, özellikle itirafçı olan veya delil yetersizliği gibi sebeplerle dışarıda olan fetö menşeili kişilerin çalışmalarının profesyonel kadrolar tarafından takip edilmesi gerektiğini savunuyoruz. Üstelik medya organı olarak suçüstü yaptığımız ve bir şehri uyardığımıza inandığımız yorum haberden sonra da bu sabıkalı fetöcünün tıpkı valimizi tehdit ettiği gibi bizleri de “kılıç kınından çıktı” gibi ifadelerle tehdit etme gafletini görüyor ve yayınlarımız açık bir suç duyurusu niteliği taşımasına karşın hiçbir devlet organının konuya müdahale etmediğini görüyoruz. Medya organı olarak bu fetöcüler karşısında duruşumuz ne 15 Temmuz’da değişmiştir ne de devletimizin tanıdığı tarih olan 17-25’de değişiklik göstermiştir. Bizim fetöye karşı duruşumuz bu örgütü ilk tanıdığımız günden bu yana aynı kalmış ve bu oluşumun bir terör örgütü olduğunu on yıllarca savunmuşuzdur. Bu örgütün ve örgüt elemanlarının gazetemize karşı tehditleri karşısında elbette huzursuz olacak değiliz, zira en güçlü oldukları dönemlerde çok daha ağır tehditleri ile karşılaşmış ve istifimizi dahi bozmamıştık. Ancak bu fetöcülerin devletimize karşı tehditkâr tavırları karşısında endişelenmemiz ülkemizin bir daha 15 Temmuz gibi karanlık bir gece yaşamaması adınadır.
Bu vesile ile bir kez daha devletimizin bütün hassas organlarını göreve davet ediyor, gaflete kapılmış fetöcüye karşı aleme ibret adına hukuk ve kanunlar çerçevesinde işlem yapılmasını bekliyoruz.
Amacımız eski Valilerimi kötülemek veya hizmetlerini beğenmemek değil ancak Sayın Yunus Sezer’e kadar Kırıkkale halkının Vali anlayışı farklıydı. Bu zamana kadar gördüklerimizden olsa gerek Vali profilimiz; devlet törenlerinde yer alan, protokolde boy gösteren, şehirde çok çok büyük bir olay olunca Devlet ağırlığını gösteren kişilerdi. Ancak Sayın Valimizin göreve başlamasıyla birlikte bütün bunların yanı sıra geleceğe yönelik yatırımlar yapan, sportif ve kültürel faaliyetlerde bulunan, projeler ortaya koyan ve hayata geçmesi için çalışan, sahada projelerinin takibini an be an takip eden, turizm odaklı yatırımlar yaparak Orta Anadolu’da bir turizm kenti inşa etmeye çalışan, tarımsal faaliyetlerde ürün çeşitliliğini artırmak üzere girişimlerde bulunan, şehrin sorunları ile bire bir ilgilenen bir vali profili oluştu kafamızda. Şehirde ki uyuşturucu batağındaki gencimizden, mağdur vatandaşımıza, çiftçi amcamıza herkesin derdiyle dertlenen, işi için kaygı taşıyan bir Valiye sahibiz.
Böyle bir Valiye sahip olmak Kırıkkale adına çok büyük bir şans. Çünkü hem bugün hayata geçen yatırımlar Kırıkkale’ye katma değer sağlarken, hem de sonraki gelecek Valilerimizin kıyaslanacağı kişi hep Sayın Valimiz Yunus Sezer olacak. Halkın beklentileri yükseldikçe gelecek valilerimizin de verecekleri elbette yükselecektir. Buda yalnızca günümüz adına değil gelecek adına da Sayın Valimiz Yunus Sezer’in şehrimize verdiği katkıları katlayarak çoğaltacaktır.
Geçtiğimiz günlerde fetöcü bir yayın organı tarafından Sayın Valimize çirkin saldırılar olmuş Ayrıntı Gazetesi olarak bir yorum haberle bu saldırıları kınamıştık. Yorum haberimiz şehirde büyük bir yankı uyandırmış, sosyal medyada Kırıkkaleli hemşerilerimiz Valimize kalkan olurken, fetöye karşıda duruşunu bir kez daha göstermişti. Her ne kadar bazı yerel medya organları kendilerine de saldıran bu fetöcüye karşı nedendir bilinmez(!) sessiz kalmayı tercih etse de ilimizin en eski ve köklü gazeteleri, bazı internet medya organları devletimizden yanında, terörün karşısında duruşunu ortaya koymuş ve şehrimiz adına bu kadar hayırlı işlere imza atan valimize karşı bir fetöcünün kara propagandası karşısında dim dik durmuşlardır. Yine MKE Kırıkkalespor Kulübü Başkanı Fikret Karabudak Stadının adını Yunus Sezer Stadı olarak değiştirdiklerini açıklamış, Kırıkkalespor taraftarları ilk andan itibaren fetö yayın organına karşı tavrını net bir şekilde ortaya koymuştur. Bir kez daha gördük ki ilimiz spor camiası, bürokrasiden, siyasetten ve diğer sivil toplum kuruluşlarından çok daha hareketli ve hararetli şekilde Kırıkkale’den yana tavır koyarak, Kırıkkale için ne kadar önemli olduklarını göstermişlerdir. Bu duruşun siyasi oluşumlara, siyasetçilere, diğer sivil toplum örgütlerine de örnek olmasını diliyoruz.
Geldiğimiz noktada bir takım siyasilerin fetö siciline rağmen bu fetöcüye onca iş verip kaynak oluşturduğunu görüyoruz. Yine bütün siyasetçilerin bu olaylar karşısında sessiz kaldığına şahit oluyoruz. Özellikle hükümet kanadını oluşturan Cumhur İttifakının seçilmişlerinin ve siyasetçilerinin bir fetöcünün, devletin valisine karşı tehditleri karşısında sessizliklerine anlam veremiyoruz. 5 dönem milletvekilliği yapan ve Ak Parti sayesinde mükemmel bir kariyere sahip olan, artık bilgi, birikim ve tecrübeleri nedeniyle şehirde abi sıfatında olması gereken ve bu tür girişimlere anında reaksiyon göstermesi gereken Ak Parti Milletvekili her zaman ki gibi sessiz kaldığını izliyoruz. Ak Parti’den aday olarak seçilen il ve ilçe belediye başkanlarının Cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilen ve yaptığı hizmetlerle hem seçim bölgelerini kalkındıran hem de Ak Parti iktidarının hanesine artılar kazandıran Valimizi tehditlerine karşı sessiz kaldıklarını görüyoruz. Göreve atandığı ilk günden bu yana sık sık basın açıklamalarına ve diğer partilere karşı sataşmalarına şahit olduğumuz Sayın İl Başkanlığının bu olaylardan haberdar olmadığını düşünüyoruz. Çok değil bir buçuk ay sonra 15 Temmuz’un yıl dönümünde sosyal medya hesaplarından klavyenin verdiği rahatlıkla fetöye karşı her türlü kahramanlık sözlerini paylaşacak siyasetçilerin bu kadar açık bir saldırı karşısında sessiz kalmalarını neye bağlamalıyız?
Fetönün en güçlü olduğu dönemlerde fetö ile onca sorun yaşayan bir medya organı olarak ifade etmek isteriz ki, yaşanan son olaylar fetö ile mücadele hususunda bizleri endişeye sevk etmiştir. 2010 yılında Ayrıntı Gazetesi olarak fetöyü AB Kan gurubuna benzetmiş ve herkesten alır, kimseye vermez olarak nitelendirmiştik. Bu yazımız o dönem büyük yankı uyandırmış gazetemiz birçok tehdit ve saldırıya maruz kalmıştı. Vergi cezaları, ticari işlemlerimizde zorluklar, can ve mal güvenliğimiz üzerinden savrulan tehditlere karşı dim dik duran Gazetemiz, bu konu üzerinde birkaç yazıdan oluşan bir yazı dizisi kaleme almış ve fetönün bütün alçak yüzünü ortaya sermişti.
Geldiğimiz bu noktada fetönün uyuyan hücrelerini kısım kısım uyandırdığına tanık oluyor ve maalesef bunu gazeteci görünümlü fetö mensupları üzerinden hayata geçirdiklerine tanık oluyoruz. Evvela yurt dışına kaçan gazeteci görünümlü teröristlerin youtube gibi digital platformlardan yayın yaptıklarına, bu yayınlarda sürekli bir kaos ortamı arayışında olduklarına, devletin işleyen çarklarına çomak sokulmaya çalıştıklarına tanık olduk. Daha sonra gözümüzün önünde “mahrem imam” sıfatıyla gözaltına alınıp, “itirafçı” olduğu gerekçesiyle serbest bırakılan ve gazeteci görünümü ile yine dijital platformlarda yayın yapan bir kişinin tıpkı yurt dışına kaçan teröristler gibi davrandığına tanık olduk. Bu fetöcünün yayın organı incelendiğinde birçok konuda provakasyon amacı taşıdığı, devletin sevilen memurları, bürokratları ve siyasetçilerine karşı bir kara propaganda arayışına girdiği, bu davranışlarını gizlemek adına dini ve milli duyguları kullandığı çok net bir şekilde ortaya çıkacaktır. Ayrıca Kırıkkale isminin marka değeri üzerinden sosyal medya hesapları kurduklarına, bu hesaplar üzerinden yayın politikalarını geniş kitlelere yayma gayretinde olduklarını ve bütün bunları büyük bir sistem üzerinden sinsi sinsi hayata geçirdiklerine tanık oluyoruz. Bu yayın organlarının ulaştığı kitleler büyüdükçe cesaretlerinin de arttığı, niyetlerini daha açık bir şekilde dile getirdikleri apaçık ortadadır.
Devletimizin bu konuda hassas davranmadığını görüyor ve ülkemiz adına endişeleniyoruz. Daha dün fetö mahrem imamı olarak gözaltına alınan ve itirafçı olarak dışarıya çıkan bir kişinin onca provakasyon denemeleri, kara propaganda çalışmalarını görmezden gelirken bardağı taşıran son damla olan devletin valisini tehdit etme cüreti karşısında da Devletimizin hassas organlarının harekete geçmemesini şaşkınlıkla takip ediyoruz.
Fetö ve fetöcülerle mücadele metotlarının güncellenmesi gerektiğine inanıyor, özellikle itirafçı olan veya delil yetersizliği gibi sebeplerle dışarıda olan fetö menşeili kişilerin çalışmalarının profesyonel kadrolar tarafından takip edilmesi gerektiğini savunuyoruz. Üstelik medya organı olarak suçüstü yaptığımız ve bir şehri uyardığımıza inandığımız yorum haberden sonra da bu sabıkalı fetöcünün tıpkı valimizi tehdit ettiği gibi bizleri de “kılıç kınından çıktı” gibi ifadelerle tehdit etme gafletini görüyor ve yayınlarımız açık bir suç duyurusu niteliği taşımasına karşın hiçbir devlet organının konuya müdahale etmediğini görüyoruz. Medya organı olarak bu fetöcüler karşısında duruşumuz ne 15 Temmuz’da değişmiştir ne de devletimizin tanıdığı tarih olan 17-25’de değişiklik göstermiştir. Bizim fetöye karşı duruşumuz bu örgütü ilk tanıdığımız günden bu yana aynı kalmış ve bu oluşumun bir terör örgütü olduğunu on yıllarca savunmuşuzdur. Bu örgütün ve örgüt elemanlarının gazetemize karşı tehditleri karşısında elbette huzursuz olacak değiliz, zira en güçlü oldukları dönemlerde çok daha ağır tehditleri ile karşılaşmış ve istifimizi dahi bozmamıştık. Ancak bu fetöcülerin devletimize karşı tehditkâr tavırları karşısında endişelenmemiz ülkemizin bir daha 15 Temmuz gibi karanlık bir gece yaşamaması adınadır.
Bu vesile ile bir kez daha devletimizin bütün hassas organlarını göreve davet ediyor, gaflete kapılmış fetöcüye karşı aleme ibret adına hukuk ve kanunlar çerçevesinde işlem yapılmasını bekliyoruz.