Yıllar yılı güçlülerin kararları altında ezilmiş, “Bizi dinlemiyorlar, dinlemeye çalışmıyorlar, bizi eziyorlar” diye sitem edilmişti.
Bu sitemin bir yığın doğru ve haklı tarafı vardı.
Sizi duymuyorlar, görmüyorlar ve umursamıyorlardı.
Sizden bahsederken, aşağılayıcı ifadeler kullanmaktan çekinmiyorlar, bir fikri tartışmada bile bu ifadeleri kullanarak toplum nezdinde de küçültmeye çalışıyorlardı.
Bu sindirilmiş, ezilmişlik, ötekileştirilmişlik, aynı düşüncede olmasa da, aynı birlikteliğe sahip bulunmasa da, aynı fikri çatı altında yer almasalar da sizlerin safında yer almalarına neden oluyordu.
Öyle de oldu…
Milyonlar size tek başına bir güç verdi.
Söylemler; bu ötekileştirmeyi vurgulayan, her fırsatta aşağılayan düşünceyi alaşağı etmek üzerineydi. Bu yüzden toplumun çok renkli kesimlerinden destek almıştınız. Hatta bu öyle bir destekti ki, sizlerle aynı masaya bile oturmaz denilen kimseler, sizin için çabalıyor, sıkıntılar çekiyor, yeni zorluklar yaşıyordu.
Her zorlu aşama, sizi biraz daha güçlendiriyor, güçlendikçe millet ile buluşmada zenginleşiyor ve artıyordu. Gerçekten de imrenilecek bir şeyler oluyordu. Yıllar yılı ötekileştirilenler, bu yeni halden memnundu. O yüzden hataları görmezden geliyorlar, şunun bunun hatırına susalım, gereken uyarıyı yapalım diyorlardı. Yapıyorlardı; zira dinleyen vardı, kulak kabartan vardı, umursamayan vardı, önemseyen vardı, dinlediklerine göre eksiklerin giderilmesi vardı.
Sonra güç iyice arttı.
Bu kez kendi gücünün getirdiği “Ben bilirim” kibrinin içinde size o gücü veren milletten uzaklaşmaya başladınız. Millet ile aranıza başkalarını aldınız. Hep iddia ettiğiniz yoksulları, kimsesizleri, zar- zor geçinenleri, sizinle aynı düşünce de olmayanları ötekileştirmeye başladınız. Parayla tanışmanın absürd çarpılmışlığı ile herkese tepeden bakmayı marifet saydınız. Hem isminizde yer verdiğiniz ve hep iddia ettiğiniz ADALET ilk vazgeçtiğiniz şey oldu.
Ötekileştirilmiş insanların haklarını savunmayı bırakıp, bir kısım gurupların çıkarlarına hizmet etmeye başladınız.
Bu guruplar zaten birbirlerine karşıda çatışma halinde idi. Ona rağmen diğer gurup öne çıkmasın diye nice ahlaksız, haksız ve adaletsiz tavırlara sessiz kaldılar. O sessizlikleri takdir edilmek sandınız. Bu aldanışınız sizin en büyük sermayeniz oldu. Bu sermayeyi öyle sömürdünüz ki; “Aya dört şeritli yol yaptık desek, bizi alkışlayacak insanımız var” kibrini sergilediniz.
Yandaşın yanında yer almayı, adaletten daha çok önemsediniz.
Bir zamanlar, “BU İNSANLIĞA SIĞAR MI?” siteminde bulunduğunuz ne varsa, hepsini birer birer hem de fazlasıyla yapmaya başladınız.
Allah’ın can verip yaşam hakkı tanıdığı varlıklara, siz o hakkı çok gördünüz.
Bir kimse size darlığını aktardığında veya uğradığı haksızlığı dile getirdiğinde “yol yaptık” dediniz. Yol yapmayı hak’tan önemli saydınız.
Bu alaycı üslup, bu tepeden bakış, bu kendi yanlışlarını umursamayıp başkalarının yanlışlarını göğe çıkaracak kadar kınama azmi, sizi kibrin içinde boğdu.
Para ve makam ve maalesef kadın üçleminde sınıfta kaldınız.
Bugün insanlar geçim zorluğundan bahsederken bile alay eden üslübu kullanmanız veya bu üslubu kullanan kimseleri takdir etmeniz bile bu milletten neden uzak olduğunuzun en büyük delili.
“Ekmek alamıyorsan, simit ye”
“Et alamıyorsan, kuzu kes”
Diyenleri alkışladınız.
Trollerin, cahillerin, ikiyüzlülerin sizden olmayanlara “laf sokmasını” adil olmaktan, hakkı yerine getirmekten daha çok önemsediniz.
İşin doğrusunu bırakıp, BİZDEN OLAN OLMAYAN ayrımcılığına düştünüz.
2000 yılı öncesinde sitem ettiğiniz ne varsa hepsini kat be kat fazlasıyla yaptınız… O yıllar öncesinden “ötekileştirilmiş insan” sayısının kat be kat fazlası insanı ötekileştirdiniz.
Her ittiğiniz, sırtınızı döndüğünüz, insan yurduna koymadığınız kim varsa hepsi karşınıza geçti.
Dünün sürekli güçleneni iken, bugünün sürekli zayıflayanı oldunuz.
Bir müddet işe yarayan algılarda yaramıyor.
Bir müddet işe yarayan hamasi söylemlerde yaramıyor.
Ne söylemleriniz ne de hamasetiniz HALKTAN, MİLLETTEN YANA DEĞİL.
Gün boyu kullandığınız telefonun şarjı nasıl bitiyorsa, sizlerde şarjınızı bitirdiniz. Şarjı biten telefonu şarja takarlar bilirsiniz ancak sizin şarjınızın millet olduğunu unuttunuz.
Milletten uzaklaşmakla enerjiniz, inancınız, gelecek umudunuz birer birer çözüldü
Bu çözülmenin geri dönüşü yok, bilesiniz.