Herkesin arzusu aynıdır.
Daha iyi bir şehirde, iyi yaşam sürmek.
Peki, şehirde bu yaşamı sağlayacak kurum kuruluş ya da unsurlar hangisi?
İşte burada en öncelikli olanı belediyedir, ikinci sırada üniversite, üçüncü sırada ise şehrin eşraf ve sivil toplum örgütleri devreye girer.
Belediye şehrin yaşam kalitesini dünya standartları arasında “yaşanabilir kentler” ölçeğini gerçekleştirebilecek adımları atmalı.
Üniversite bu adımlar atılırken, bilimin ışığında araştırmaları sosyo kültürel manada izlenmesi ve giderilmesi gerekenler için yapılması gerekenlerin planlamasında katkıda bulunur
Sivil toplum örgütleri ise şehrin insanının talep ve beklentilerini değerlendirerek ilgililere ulaştırır ve taleplerini ortaya koyar.
Eşraf ise, bunların gerçekleşmesi için yöneticiler ile talep sahiplerinin doğru biçimde buluşturularak önceliklerini belirler.
*
Kırıkkale, geçtiğimiz dönemlerde bu kriterleri uygulayabilen yönetimler ve kurumlar arası iletişimi üst düzeyde defalarca yaşadı.
Uzun zamandır bu tür iletişim ve birliktelikten tümüyle uzak.
Belediye tümüyle kendisini kapamış, kimseyi dinlemeden hareket eden bir durumda. Caddesinde sokağında vatandaşına kulak vermeyen, esnafından büsbütün uzaklaşmış bir belediye yönetimine ise ilk kez şahitlik ediyor Kırıkkale. Yapmadılar demesinler diye atılan küçük adımlarla, geçiştirmeye çalışılan bir dönem yaşıyoruz.
Üniversite ise tamamıyla tel örgüyle çevirdiği alanın içine hapsolmuş durumda. Üstelik geçmişte Beşinci Mevsim gibi bir yardım kuruluşuna başkanlık yapan kişinin rektörlüğü döneminde, şehirden tümüyle kopuk ve umursamaz durumda. Şu an için üniversitenin şehirle tek bağı adı, başka bir bağı yok.
Bu manada şehre karşı tarihinde ki en başarısız ve ilgisiz dönemini yaşıyor üniversite.
Sivil toplum örgütleri ise sadece yöneticiler ile poz vermenin dışında ne fikren ne de fiilen şehre hiçbir katkıda bulunmuyor.
Böyle bir süreç içinde herkes “Ben önemliyim” diyebilmek için önemli gördüğü kimselerle 2 dakikalık buluşmalarını, “değerlendirmelerde bulunduk diye kamuoyuna pazarlamaya çalışıyor.
Oysa ne değerlendirmeleri var ne de olan biteni dile getirecek cesaretleri…
Eşraf dersek, Kırıkkale’nin en önemli eksiklerinden birisi eşrafının bulunmaması…
*
Son zamanlarda yapılan en önemli sosyo kültürel etkinlik ise Kırıkkale valiliği tarafından yapılan Hacı Taşan anma Programı oldu.
Bu programa, Kırıkkale Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi ile konferanstan seminere, üniversite içinde şehrin türkülerinin yer aldığı bir organizasyon ile katkıda bulunamaz mıydı?
Fakülte bünyesinde bulunan öğrencilere Taşan türkülerini seslendiremez miydi?
Bir koro kurup, kültür merkezinde konser veremez miydi?
Fakülte bünyesinde bulunan profesörler ile türkü ve yerel müzik kültürünü irdeleyen bir organizasyona imza atamaz mıydı?
Belediye, Valiliğin attığı bu adımı, şehrin dokusunu yerleşik halde tutmak adına küçük etkinliklerle destekleyemez miydi?
Ancak hiç bir şey kimsenin umurunda değil.
Bu şehirde umurlarında değil.
Ne belediye başkanının, ne de rektörün…
Bir koltukta oturup herhangi bir il müdürünün yapabileceği işleri yaparak yöneticilik yaptıklarını sanıyorlar.
Bu şehir de, bu şehrin insanı da belediye ve üniversite tarafından saygı değer görülse idi, bu katkılarda bulunurlardı.
Demek ki neymiş; ne haliniz varsa görün..
Bizde öyle yaşıyoruz!...
Sahipsiz,
Ne halimiz varsa görüyoruz.