25 yaşımdaydım gazeteciliğe başladığımda. Öyle tanınan bir simada değildim. Zaten okuldu askerlikti derken şehirden yaklaşık 6 yıl uzak kalmıştım. Muhabir olarak gittiğim her yerde sadece gazeteci kimliğim vardı. İsmim pek bilinmezdi. Hemen hemen 5 yıl hep babamın ismini kullandım. Bir haber için gittiğim yerlere önce ‘ben gazeteci Murat Bulut’ diye tanıtıyordum kendimi. Hoşgeldin boş gittin muhabbetlerinin sonrasında ‘aynı zamanda ben Terzi Ali Bulut’un oğluyum’ dediğimde bana olan yaklaşım bir anda değişiyordu. ‘ooo sen Ali Abi’nin oğlu musun?’ diyorlardı. Ve başlıyorlardı babamla olan muhabbetlerine. Sonra daha bir yakınlık gösteriyorlardı bana. En az 5 yıl babamın adını kullandım ben.
Tabi yıllar geçti. Meslekte ilerledik. Artık gazeteci kimliğimizin yanı sıra adımızda tanınmaya başlandı. Bir gün babamla oturuyoruz bana dedi ki ‘yıllarca sen benim adımı kullandın. Artık ben senin adını kullanıyorum. Ben Murat Bulut’un babasıyım deyince ‘ooo bizim Murat’ın mı diyorlar’ dedi. Gururlanmış bayağı. Hoşuna gittiği belliydi. Baba işte, çocuğunun başarısı mutlu etmiş onu.
Babam cemiyetçi bir adamdı. Mesleğinde başarılı biriydi. Döneminin en ünlü terzilerindendi. Prensipliydi. Samimi ve cana yakındı. Yozgatlı Terzi Ali Bulut dendiği zaman her iki kişiden biri tanırdı babamı. 1965’de gelmiş Kırıkkale’ye. 55 yılının verdi Kırıkkale’ye. Herşeyi burdaydı. Kırıkkale dışında hiçbir yerde bir karış toprağı yoktu. Ama hiçbir zaman da Kırıkkaleli olamadı.
Her ne kadar babam ‘ben Murat Bulut’un babasıyım’ dese de aslında hiç öyle olmadı. Ben hep Terzi Ali Bulut’un oğlu oldum. Çünkü O’nun adı itibardı. O’nun adı kaliteydi. O’nun adı dürüst insandı. Kimseyle kavga etmez, kimseye öte git demezdi. Bilirim ki bu şehirde onu tanıyıp da kötü diyecek bir kişi çıkmaz. Çok şükür çıkmadı da.
Öyle çok malı mülkü olmadı. Ama ailesini kimseye muhtaç etmedi. Haram yemedi bizlere de yedirmedi. Hastaneye yatmadan önce son güne kadar sabah 8.30’da dükkanını açtı akşam 7’de kapattı. Bağ-Kur emeklisiydi. 25 yıl bir fiil primini yatırıp emekli olduğunda mutluluğunu gözlerinden okunuyordu. Yeni tanıştığı kişilere ‘İşyerime gelirseniz tavuk ekmek döner, bahçeme gelirseniz bulgur pilavı ayran ısmarlarım. Ben Bağ-Kur emeklisiyim.’ derdi. Hergün bahçeden getirdiği üzümleri, domatesleri komşularına dağıtırdı. Gönlü boldu babamın.
Ben Terzi Ali Bulut’un oğluyum dostlar. Öyle doğdum Rabbim ömür verdikçe de hep Terzi Ali Bulut’un oğlu olarak yaşayacağım. Son nefesimi verdiğimde de Terzi Ali Bulut’un oğlu olarak gözlerimi yumacağım. Babamın adı benim şerefimdir, onurumdur, itibarımdır. Evlatlarına bıraktığı en değerli mirastır. Ve O’nun dediği gibi hep doğru bildiğimin peşinden koşacağım.
Ben Terzi Ali Bulut’un oğluyum dostlar. Evet sizin tabirinizle ‘Ali Abi’nin oğlu. Babam 25 Eylül Cuma günü tam Cuma vaktinde ruhunu teslim etti. O gerçek dünyaya gitti biz yalan dünyada kaldık. Koronavirüs tablosunda her gün bir rakam olan ölü sayısı o gün bizim için bir can oldu. 73 kişi ölmüştü o gün. Biride benim babamdı. ‘Bu virüs bana bulaşırsa kurtulamam’ derdi kurtulamadı.
Olurda birgün yolunuz babamın işyerine düşerse ki abim çalıştırıyor şimdi mutlaka bir tavuk ekmek döner isteyin abimden. Olurda birgün yolunuz Bahşılı’da ki bahçesine düşerse 55 yıllık yol arkadaşı annem size bir bulgur pilavı ayran ikram etsin. ‘Ali Abimizin sözü vardı’ deyin. Bir salkım üzümünden alın, bir domates koparın. Babam mutlu olur, gönlü bol adamdı.
Mekanın cennet olsun babam. Rabbim seni ve tüm Ümmeti Muhammedi Peygamber Efendimize komşu eylesin. Biz senden rayızdık, Rabbim’de senden razı olsun.
Bu vesile ile bir defa daha cenazemize katılan, acımızı paylaşan herkese sonsuz teşekkürler.
Tabi yıllar geçti. Meslekte ilerledik. Artık gazeteci kimliğimizin yanı sıra adımızda tanınmaya başlandı. Bir gün babamla oturuyoruz bana dedi ki ‘yıllarca sen benim adımı kullandın. Artık ben senin adını kullanıyorum. Ben Murat Bulut’un babasıyım deyince ‘ooo bizim Murat’ın mı diyorlar’ dedi. Gururlanmış bayağı. Hoşuna gittiği belliydi. Baba işte, çocuğunun başarısı mutlu etmiş onu.
Babam cemiyetçi bir adamdı. Mesleğinde başarılı biriydi. Döneminin en ünlü terzilerindendi. Prensipliydi. Samimi ve cana yakındı. Yozgatlı Terzi Ali Bulut dendiği zaman her iki kişiden biri tanırdı babamı. 1965’de gelmiş Kırıkkale’ye. 55 yılının verdi Kırıkkale’ye. Herşeyi burdaydı. Kırıkkale dışında hiçbir yerde bir karış toprağı yoktu. Ama hiçbir zaman da Kırıkkaleli olamadı.
Her ne kadar babam ‘ben Murat Bulut’un babasıyım’ dese de aslında hiç öyle olmadı. Ben hep Terzi Ali Bulut’un oğlu oldum. Çünkü O’nun adı itibardı. O’nun adı kaliteydi. O’nun adı dürüst insandı. Kimseyle kavga etmez, kimseye öte git demezdi. Bilirim ki bu şehirde onu tanıyıp da kötü diyecek bir kişi çıkmaz. Çok şükür çıkmadı da.
Öyle çok malı mülkü olmadı. Ama ailesini kimseye muhtaç etmedi. Haram yemedi bizlere de yedirmedi. Hastaneye yatmadan önce son güne kadar sabah 8.30’da dükkanını açtı akşam 7’de kapattı. Bağ-Kur emeklisiydi. 25 yıl bir fiil primini yatırıp emekli olduğunda mutluluğunu gözlerinden okunuyordu. Yeni tanıştığı kişilere ‘İşyerime gelirseniz tavuk ekmek döner, bahçeme gelirseniz bulgur pilavı ayran ısmarlarım. Ben Bağ-Kur emeklisiyim.’ derdi. Hergün bahçeden getirdiği üzümleri, domatesleri komşularına dağıtırdı. Gönlü boldu babamın.
Ben Terzi Ali Bulut’un oğluyum dostlar. Öyle doğdum Rabbim ömür verdikçe de hep Terzi Ali Bulut’un oğlu olarak yaşayacağım. Son nefesimi verdiğimde de Terzi Ali Bulut’un oğlu olarak gözlerimi yumacağım. Babamın adı benim şerefimdir, onurumdur, itibarımdır. Evlatlarına bıraktığı en değerli mirastır. Ve O’nun dediği gibi hep doğru bildiğimin peşinden koşacağım.
Ben Terzi Ali Bulut’un oğluyum dostlar. Evet sizin tabirinizle ‘Ali Abi’nin oğlu. Babam 25 Eylül Cuma günü tam Cuma vaktinde ruhunu teslim etti. O gerçek dünyaya gitti biz yalan dünyada kaldık. Koronavirüs tablosunda her gün bir rakam olan ölü sayısı o gün bizim için bir can oldu. 73 kişi ölmüştü o gün. Biride benim babamdı. ‘Bu virüs bana bulaşırsa kurtulamam’ derdi kurtulamadı.
Olurda birgün yolunuz babamın işyerine düşerse ki abim çalıştırıyor şimdi mutlaka bir tavuk ekmek döner isteyin abimden. Olurda birgün yolunuz Bahşılı’da ki bahçesine düşerse 55 yıllık yol arkadaşı annem size bir bulgur pilavı ayran ikram etsin. ‘Ali Abimizin sözü vardı’ deyin. Bir salkım üzümünden alın, bir domates koparın. Babam mutlu olur, gönlü bol adamdı.
Mekanın cennet olsun babam. Rabbim seni ve tüm Ümmeti Muhammedi Peygamber Efendimize komşu eylesin. Biz senden rayızdık, Rabbim’de senden razı olsun.
Bu vesile ile bir defa daha cenazemize katılan, acımızı paylaşan herkese sonsuz teşekkürler.