GARİPLİK MANZARASI
Birbirlerine soruyorlardı;
“Kim olacakmış?”
“Kim olur sence?”
Sonuçta biri oldu.
Önemli olan bu sorunun sebebi; neden insanlar bir partinin il başkanın kim olacağını bu denli merak eder? Ve neden bu denli ilgilenir ve bu denli önemser?
Eğer il başkanı gerçekten kendisine verilen görevi, partisinin o ildeki yapılanmasını ve çalışmalarını organize eden bir ölçü içinde kalsa, bunu merak eden olur muydu?
Ticaret erbabından iş insanına, memurundan esnafına uzanan bu merakın sırrı ne?
Bugün siyasetin her şeye tam manasıyla hükmetmesi ve iktidar il başkanında bunda önemli bir rol oynaması.
Bir odacı tayininden, basit bir şirket eleman alımına kadar her yere müdahale eden siyaset, toplumun her kesiminin ilgisi içinde oluyor.
Bu yoğun yönetim anlayışı, iktidar il başkanını bırakın yönetiminde yer alan birisinin bile yakınında olmayı “güç” sayıyor.
Yeri geliyor o gücü, kamu görevlilerine karşı kullanıyor.
Yeri geliyor o gücü, ticaret yapmak için kullanıyor.
Yeri geliyor o gücü, bir yakınının tayini için kullanıyor.
Yeri geliyor o gücü, bir işe eleman alımında kullanıyor.
Yeri geliyor o gücü, hasım olduğu insanlara karşı kullanıyor.
Peki, bunu yapan sıradan insanlar mı?
Bürokratlardan gazetecisine kadar herkesin arşivinde beraber çekilmiş hangi fotoğrafı varsa, yakınlığını ifade etmek için onu hemen sosyal medya hesabında paylaşıyor.
Görenlere ben yakınım, bana ilişmeyin veya ben yakınım benim işlerimi aksatmayın mesajı vermek maksadıyla…
Hiç mi dost olan, arkadaşı, tanıdığı olan yok diyeceksiniz. Vardır elbette. Netice de kimse yalnız değil. Aynı kişilerin muhalif il başkanları veya seçilmişleri ile çekilmiş fotoğrafları da var. Neden onları hiç paylaşmıyorlar sorunun cevabını da siz verin.
Burada asıl sorgulanması gereken şey, neden “güce” , Güçlüye” bu kadar yakın olma hissi içine girdik.
Toplumca, güçlünün yanında durarak zayıflıklarımızı örtmeye, işe yaramazlığımızı saklamaya mı çalışıyoruz?
Bir gariplik manzarası duruyor önümüzde.
İl başkanı belli olunca yağın, şekerin, yumurtanın fiyatı mı düştü?
Maaşlar mı yükseldi?
İşsiz sayısı mı azaldı?
Hayır!
Peki, bu canhıraş heyecanların, bu abartılı sevinçlerin sebebi ne?
Hepsi basit bir kelimeye dayanıyor; Arapçası “Menfaat” olan Türkçesi “çıkar” kelimelerine.
İnsan çıkarlarını korumak istiyorsa, siyasetçiyi siyasetçi olarak görmeli. Hangi parti, hangi makam olursa olsun.
Toplumun bu konuda ki en önemli eksikliği, “gemisini yürüten kaptan” bencilliğine sıkı sıkıya sarılmış olması. “ben” merkezli anlayışın esareti altında olan kişiler, mutlaka “güce” ihtiyaç duyarlar. Kendilerini tekil olarak ortaya koyacak, bir değer olarak görecek bilgi ve birikime sahip olanlar böylesi bir halsizliğin içine düşmez.
Bırakalım siyasi partiler, kendi işlerini yürütsün, siyasetçiye asla üzerinde durmayacak, asla yerine getiremeyeceği sıfatlar yükleyerek “umutlarınızı” harcamayın.
Siyasetçi siyaset yapacaktır.
Yapmalıdır da…
Siyasetçi oturduğu makamın işlevini en iyi biçimde yürütmek için gayret edecektir.
Etmeli de…
Siyasetçi bir koltuğa oturduğu zaman o koltuktan sonrası olan koltuğu düşünecektir.
Düşünmeli de…
Bugüne kadar aynı koltukta oturanların ne yaptıklarını düşünmeli, bu gün koltuğa oturanın'da ne yapabileceğini hesap etmeli herkes.
En garip olanı da, esnaftan sıradan vatandaşa kadar herkes bir yığın sıkıntı içinde iken, onlarla ilgili tek satır yazmayanların, yaklaşık iki aydır bir İl Başkanı atanması konusunda her gün bir şeyler yazması…
Toplumu düşünen, insanı dert edinen, insanıyla birlikte yaşayan, insanıyla birlikte oturan-kalkan, derdiyle dertlenen kalem üstadlarından, makam sahipleriyle poz veren, onlarla temasını ve bağını isbat etme çabasına düşmüş bir döneme geldik.
Örneği bu olunca, ahali de haliyle böyle oluyor demek ki…
Umarım bugün daha mutlusunuzdur.
Bu şehrin en büyük sorunu çözüldü(!) Bütün sıkıntılarınızı atlatmış ve her dertten kurtulmuşsunuzdur. Artık daha rahat, daha huzurlu, daha sağlıklı, daha mutlu günler yaşanacak…
Sevinçle..